7 Ekim 2010 Perşembe
Anlık gürültüler
Bugün bir ara kafam çok bulanık, aklım hangi işi öne koysam, acaba yetişir mi gibi sualleri kendine yöneltirken. Çok sevdiğim bir arkadaşın gönderdiği CAN YÜCEL şiiri üzerine, ağzımdan dökülmesi gerekirken elimin klavyedeki sevimsiz tuşlar üzerinde düşünmeksizin, ahenkli hareketiyle bir anda şunlar dökülüverdi...
Reçetesi yok ki bu işin. Yaşama ve hissetme işlevleri komple bilince bağlı sistemler değil. Devreyi kapattım, sinyal yok denecek bir durum olsa keşke ortada.
Devre parametreleri de ölçülebilen fiziksel büyüklükler olsa ama nerdeee..varsa yoksa insanoğlu tanımlanamayan bir hal içinde..neye ne tepki veririz, olmaz dediğimizi oldururuz, yasak olanı severiz, acı çeksek de engelleyecek bir formül bulmayı beceremeyiz..Tamiri kolay olmayan mekanizmalar bütünü olarak devam ederiz yolumuza, bakarsın bir gün wall-e gibi bütün devreleri çalıştıracak bir yaratıkla karşılaşırız. Sonra yine o tanımlanamaz mekanizma silsilesi içinde kim bilir nerden nereye sürükleniriz. Hangi anahtar yanar, hangi anahtar sönük kalır..Gün gelir devreyi doğru bağladık mı ki kısa devre olmadı ya da en fişeklisinden bir kısa devre yaşayıp, onarım aşamasına da geçebiliriz..kim bilir ki..
çoktandır yazamadığım ama özlediğim bloguma, bu gecelik bu satırlar eşlik etsin..Bu arada o CAN YÜCEL şiirini merak edenler olursa da; adı "Ucundan Tutarak Yaşamak".
Saatin 11:52yi gösterdiği bu anı sessiz bırakmak da olmaz...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Yorum Gönder