15 Aralık 2012 Cumartesi

Aralık

"And the difference is you" dedi radyodaki şarkıda.
Yandaki bardan kısık ama etkili bir şekilde kulağıma gelen müzikte de "its just a gypsy in my soul" diyordu tatlı bir kadın sesi.
Ben aldım ikisini de birleştirdim kafamda, oldu işte dedim.
Işıklar loş, gülüşler net değildi. Kendini serbest bırakamayan gülüşler zordur.
Şarkılar tatlı, içkiler sert, olan bitense anın ötesinde. Bir dakika, bir sonraki günü kovalamaya yeminli gibi davranırcasına gelecek kaygılı.
Kaygısını sindiremeyen, ama birbirine bakmaya olanca hevesli gözlerse anlatmaya çokca meyilli.
Yazın hafifliği terleyen bir beyaz şarap şişesinin üzerindeki damalacıktan göz kırpabilecekken, aralık ayı durduk yere insanı tasalandırır.
Aralık sonrası, uzunca sürecek olan ocak ve şubatın efkarını tutanların dikkatini dağıtacak, keskin bir ışık düştü birden bire yüzlere ve küçük pandomim hareketleriyle kıpırdandı etraftakiler.
Fısıltılar gitgide yükseldi, ana kahramanlarımız ışığın içine hapsolurken, "por una cabeza" çoktan anı ölümsüzleştirmişti. Kırmızı şarap şişelerden dökülüverdi kadehlere.
Sonra kadın adama dedi ki "içilmekten öte konuşulsun diyedir şarap, kendi kendine dile gelen nadir içkilerdendir."






9 Aralık 2012 Pazar

Hep


Kendimiz olsak, hep kendimiz.
Gözlerimiz, hüznü veya sevinci ayırt etme gereksinimi duymadan dolması gerektiği yerde dolsa

Dondurma yerken kimseyi umursamasak, çalan neşeli piyano parçasına eşlik edip bisikletlere atlasak

Yere düşen yaprakları günün hatırası olarak çantamıza koysak, birbirimize bakarken, kafamızdaki baloncukları da özgür bıraksak…
Renkleri uyum derdi olmadan karıştırsak, kirletsek ellerimizi

Sonra yarın olsa, dünden daha da güzel
Gökkuşağını alsak yanımıza, paketlesek, renklerimiz çalındığında yolumuza sersek, rotamızı çizsek tekrardan

Müthiş müzikler gelse uzak diyarlardan, açsak kollarımızı dönsek öylece…

Huzuru arkadaş edinip, hiç çıkarmasak hayatımızdan

Ve kendimiz olsak, hep kendimiz…

Lütfen bu sitedeki görselleri ve yazıları izinsiz kullanmayınız..