Sergi salonuna sonunda ulaşmıştım. Duvarlar yeşile çalan çok
koyu bir renge boyanmıştı, ışıklar sakince duvarları aydınlatırken, fısıltılar
içinde ne olduğunu merak ettiğim dev bir kuyuya bakmak ister gibi beni kendine
çekiyordu. Ham ahşap döşemenin üzerindeki ışık oyunlarına gözüm takılmıştı,
fısıltı yığınının içinden bir ses yükseldi ve sanki vücuda bürünüp, var olmayan
eliyle beni kendine çekip, tekrar sese bürünüp; sonunda gelebildin dedi.
“Gelebildim”; nereye gelmiştim ki? Dedim içimden.
Hangi diyarı terk ettim buraya gelirken, hangi kuşlara veda
ettim yaşadığım yerde, hangi çiçekleri son kez suladım, kim bilir hangi karınca
yuvasına yönümü bulabilmek için son kez baktım. Artık geldiğim yerde ne yön
bulmak için karınca yuvasına ihtiyaç vardı, ne de gökteki kuşlara el sallamak
adettendi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder